Yusuf KURŞUN - Türk Dil Bilimci (Türkolog)
MALATYA'DA DAĞ TAŞ AĞLIYOR
Güzel bir şehir vardı Doğu Anadolu'da. Doğu'nun Paris'i deniyordu. Batı'da gelen memurlar korkarak geliyor ama burada yaşamanın çok güzel olduğunu söylüyorlardı. Emekli olan bir polis, asker Malatya'nın yerlisi olmuştu. Hoşgörü sözcüğü onlar için Malatya ile özdeşleşmişti.
"Ne kadar güzel, fırına yemek verip sonra ekmek alıp, ücret olarak sadece ekmeğe para vermek, musluktan su için hazır suya gerek duymamak." Ne kadar çok şey yaşamak birlikte, el ele gönül gönüle. Bayramda evine hiç tanımadığın insanların kurban payı getirmesi... Kandillerde yolda gücü yettiğince bir şeyler dağıtan insanların... Ne güzel şehirsin sen Malatya.
6 Şubat...
Taş üstünde taş bırakılmayan kimine göre afet, kimine göre felaket, bana göre ise kıyamet... Zira: Malatya kıyameti yaşadı, sadece bir farkla: ruh-u mahşer kurulmadı. Her şeye alışan insan buna da alıştı. Konteynere alıştı, çadırı kabullendi. Yokluğu, soğuğu, sıcağı, ölümü kabullendi. "Okul olmasın, hastane olmasın yeter ki canlar sağ olsun" dendi.
İki yıl geçti. Ne çadırlarda bir insan var ne konteynerlerde bir sitem... Elektrik sayaçları taktılar çadırların girişine konteyner kapılarına. İnsanımız saatler zarar görmesin diye kimi dolap yaptı, kimi poşet bağladı. Devletin malıydı sonuçta... Diğer deprem mağduru şehirleri bilmem, ama onlarda da muhtemelen aynıdır.
Malatya'da dağ taş ağlıyor
Umudunu yaprağından önce açan o kadar acelesi olan bir meyveye bağlayan soğuk 6 Şubat'ta nasıl canları aldıysa, bu gün de umutlarımı aldı. Üniversitede okuyan çocuğun harçlığını, anaokuluna giden beslenmesini, mahalle bakkalının ödenecek hayali kurduğu veresiye defterini çaldı. Zirai ilaç satanın sabrını, mazot satan istasyonunu umutlarını çaldı. Velhasıl esnafın utanmasını ayıp olur demesini çaldı.
Tabii ki her şey Allah'tan. Lakin Devlet denen bir sosyal yapı var ki; Allah her şeyimizi alsın da yeter ki o yaşasın. Şu an devlete 6 Şubat gibi ihtiyacımız var. Ağaçlarımız can çekişiyor. Şehrimizin sembolü olan bu güzel meyve ya yok olacak, yahut dünya piyasasında biz yok olacağız.
Dağlar taşlar ağlıyor.
Malatya'da bahçeler yok oluyor. İnsanlar çaresiz. İki elle böğründe tek sahibi olan devletini bekliyor. Lütfen çiftçiye bir ses verin... Umut verin... Muhtaç olmasak bu kadar devlete sesimiz çıkmazdı.
Sahnede Veli Ağbaba köy köy geziyor. Muhtarlar, Tarım İlçe Başkanlarını, ileri gelenleri ziyaret ediyor. En azından düşenin elinden tutuyor. Diğer vekillerimizle birlikte el ele vererek siyasi ayrım yapmaksızın hep beraber Malatya'nın acılarını başta hükümete ve tüm Türkiye'ye duyurması dileğiyle... Biz enkaz altında da kaldık çığlık atmasını biliyoruz.
Malatya'da dağ taş ağlıyor...